Bazı duyguları hissederken sanki o duygu hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Özellikle kaygı gibi zorlayıcı duygular içindeyken bunu kurtulmamız gereken bir his gibi algılayıp kaçmak isteriz ve kendiliğinden geçmesi bize pek de mümkün görünmez. Bunun gibi zorlayıcı duygulardan kurtulmak için yapmamız gerekenleri aklımızda tutmaya ve mücadelemizi kolaylaştıracak pratik yöntemler denemeye çalışırız. Aslında bu duygunun da normal olduğunu ve yalnızca doğru şekilde yönetmeye ihtiyacımız olduğunu ve herhangi bir müdahalede bulunmasak bile diğer tüm duygular gibi bir süre sonra kendiliğinden geçebileceği gerçeğini unuturuz.
Kaygı ne zaman patolojik bir hal alır? Bunu biz artık kurtulmamız gereken bir duygu olarak görüyorsak, bizi diğer duygulardan daha fazla zorluyorsa ve bunu bir tehdit gibi algılıyorsak bir probleme işaret ediyor olabilir. Kaygı tamamen kaybolacak ve giderilecek bir rahatsızlık değildir. Bu bir duygudur ve diğer duygularımız kadar önemlidir, normaldir. Dozunda kaygı bizim hayatta kalmamızı sağlayan gizli gücümüzü harekete geçiren ve tehlikeyi sezerek önlem almamızı kolaylaştıran bir duygudur. Günlük yaşantımızı nasıl etkilediği ve davranışlarımızı yönlendirme gücü önemlidir. Kaygıyı hissetmemek için yaptığımız kaçınma davranışlarımız aslında bu duygumuzu besler. Kendimizi tamamen güvende hissedemeyiz ve bu nedenle bitmeyen güvence arayışlarımız bizi kaygıyı arttıran bir kısır döngüye hapseder. Bu durumda kaygımızı doğru şekilde yönetebilmek için uzman desteğine başvurmak yaşantımızın kalitesini yükseltecek önemli bir adım olacaktır.